7Please respect copyright.PENANA6nTCsgUVTL
Bu bölümde, arkadaşlık ilişkilerimden ve nasıl yalnızlığımla konuşmayı öğrendiğimden bahsedeceğim.
Sevgisiz ve yalnız kalmaya mahkûm olduğumu düşünen bir tek ben değilim. Ama hayat, bir şekilde beni hep o noktaya sürüklüyor. Her defasında çırpınıyorum ama tutunmaya çalıştığım dallar kopuyor ve canımı acıtıyor.
Geçen yıl olsaydı, şu an gerçekten bitik bir halde olurdum. Ama şimdi üniversitedeyim. Ne yazık ki, üniversite benim için bir savaş alanı gibi. Küçüklüğümden beri süregelen akran zorbalığı, dışlanma ve yalnızca işi düştüğünde gelen insanlar... Hayatımın içine çöreklenmiş bu karanlık düşmanlar.
Ben saf biriyim. Hiçbir zaman çıkarım için birine yaklaşmadım. Ama hayatıma giren herkes, sonunda kendi çıkarı doğrultusunda davrandı.
Önceki zorbalıklardan bahsetmek istiyorum. Bana gerçekten büyük bir eziyet yaptılar. Çantama koca harflerle "Öküz" yazdılar. Ten rengim yüzünden aşağılandım. Şimdilerde boyum normal olsa da o zamanlar "Zürafa" diye dalga geçtiler.
Bana küfür ettiler, lakap taktılar, dışladılar ve daha fazlasını yaptılar. Bu yüzden kimseye hakkımı helal etmiyorum. Ben bunu hak etmedim. Hiçbir çocuk bunu hak etmez. Etmemeli!
Yapılan tüm bu yanlışlar ve zorbalıklar cezasını bulmalıydı ama öğretmenler bile sırf ben olduğum için arkamda durmadı. Sınıfta başarılı bir öğrenciydim ve bu da kimilerinin kıskançlığını, kimilerinin işine gelmeyen bir durumu tetikliyordu.
Tüm bu yaşananlar bende derin yaralar bıraktı. Ortaokulda bir olayı unutamıyorum: Bir kız, sınav puanıma bakabilmek için T.C. kimlik numaramı ezberlemişti! Ve bu olayda bile suçlu ben oldum. “Yuh artık!” dedirtecek kadar ileri giden bir durumdu. Neden mi? Çünkü ben... Çünkü benim sessizliğim, kenarda duruşum hedef olmama yetiyordu. İnsanlar kimliğini ezberleyecek kadar ileri giderken, onların haklı çıkması, benimse kenara atılmam… Delirtiyor insanı. Bu hayat, bu insanlar... Bıktım.
Liseye geçtim. Sınıf birincisiydim. Yeni okul, yeni ortam biraz toparlamamı sağladı. Ama arkadaş sıkıntısı lisede de devam etti. Beni iki dakikada satan, yüzüstü bırakan çok insanla karşılaştım. Ve sonunda, insanlardan nefret etmeye başladım. O zaman anladım: Belki de tek olmaya mahkûmum.
En Çok Acıtan İnsanlar Her Zaman En Çok Onlar Hatırlanır!
İnsan kendisine en çok acıyanı ve en çok acıtanı unutamıyor. O yaralar, yük olup sırtına biniyor. Atmak istiyorum, silmek istiyorum ama izi peşimden geliyor. Canım gerçekten çok acıyor...
Kime güvendiysem darbe aldım. Neden bu kadar safım, neden kalbim bu kadar açık... Bilmiyorum.
Hayatımda bir kız vardı. “İşte bu, benim gerçek arkadaşım,” dedim. Çok iyiydik. Ama sonra araya kötü şeyler girdi. Onu üç yıl boyunca en yakın arkadaşım olarak gördüm ama her sene ya barışıp ya da küserek geçti. 3 kez denenir mi gerçekten?
İlk yıl yaptıkları beni pek üzmedi ama ikinci sınıfım tam bir felaketti. Lanet bir yıl yaşadım. Bana çok ağır konuşmalar yaptı, kalbimi kırdı. Neden bana bu kadar düşman oldu bilmiyorum. Çok üzüldüm onun yüzünden çok kötü günler yaşadım.
Üçüncü sınıfta, tüm bu geçmişin etkisi devam etse de yine de konuştum. Malım ya (!) affedersiniz ama ağzımı açsam hakaret edecek kadar ileri gitti. Ben sustum. Her şeyine göz yumdum. Sonra değişti. Şimdi hala bana iğrenç bakışlar atıyor, tuhaf hareketler yapıyor.
Evet, gerçekten “mal” mıyım? Alınmam, merak etmeyin. Ama sonunda bir şey yaptım: Kendim için. Onu hayatımdan tamamen sildim. Artık yüzüne bile bakmıyorum.
Bu sadece ilkiydi. Bir de başkaları var...
Kurtarıcım Sanırken Celladım Olanlar
İkinci sınıfta, en kötü zamanlarımda bir kız vardı. En yakın arkadaşımdı. Tüm dertlerimi, yaşadıklarımı, psikolojik sorunlarımı ona anlattım. Çünkü arkadaşımdı ya...
O zamanlar bana iyi geldi, teşekkür ederim ona. Gerçekten... 7Please respect copyright.PENANABmPpPxAO0g
Ama bir arkadaş, bir dost, bir insan... Birinin acılarını koz olarak kullanmaz, değil mi?
Ne zaman psikolojik olarak zor bir an yaşasam, bana "Ruh hastası mısın?" gibi sözlerle gelirdi. Sürekli kendini övdü, beni küçümsedi. Sanki beni dinliyor gibi yapıp boş sözler verdi. Ben anlattıkça yoruldum. O benim hem kurtarıcım hem celladım olmuştu.
Okuldan çıktığımda ruhum yorgundu. Çünkü gün boyu her şeye yorum yapan, her şeyin üstüne konuşan biriydi. Ve sonunda bu arkadaşlığı bitirmeye karar verdim. Farklı bir yere oturdum.
Ama çok korkuyordum. Ya gelip sorarsa, beni sıkıştırırsa diye... Ama ne oldu biliyor musunuz? Ne geldi, ne de bir şey sordu. Gayet keyifle başkalarıyla takıldı.
O an anladım ki ben gerçekten yanılmışım. O kadar zaman onunla kalmışım ama o, bir gidişimde bile merak etmemişti. O gün gelip benimle konuşsaydı, belki fikrim değişirdi. Affetmeye hazırdım. Ama o öyle yapmadı. Hatta benden sonra daha da mutluymuş gibi davrandı.
Üstelik takıldığı insanlar benim de arkadaşımdı. Onlara da söyledim: "Sizinle bir sorunum yok." Onlar da okeyledi ama canları istedikçe selam verdiler. O an anladım: Etrafımda bir tane bile gerçek insan yokmuş.
Yalnızlığın Sessiz Gücü:
Tüm bu toksik hayatı geride bıraktığım günden beri çok daha huzurluyum. Kendi dertlerimin üstüne bir de onların hayatlarındaki “mükemmellikleri” dinlemek insanı gerçekten çok yoruyormuş.
Yalnızlıkla konuşmayı öğrendim. En güvenilir dostum yine kendimmiş, bunu anladım.
ns3.137.41.2da2